Tıp bilimi insana hizmet etmek amacıyla gelişse de, doktor hatası (malpraktis) ne yazık ki günümüzde sıkça karşılaşılan bir gerçektir.

Yanlış teşhis, yanlış tedavi, hatalı ameliyat veya yetersiz tıbbi müdahaleler sonucu hastaların kalıcı zararlar görmesi ya da hayatını kaybetmesi durumunda, malpraktis tazminatı gündeme gelir.
Malpraktis, hekimin bir vakada bilgisizlik, dikkatsizlik, ilgisizlik veya deneyimsizlik nedeniyle hastasına zarar vermesi anlamına gelir.
Bu tür bir hata sonucunda mağdur olan hasta veya yakınları, hem maddi hem de manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir.
Bir hastanın tazminat hakkının doğması için aşağıdaki koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
Hastada somut bir zarar meydana gelmiş olmalıdır.
(Fiziksel, psikolojik veya ekonomik zarar olabilir.)
Bu zarara hekimin kusuru sebep olmalıdır.
(Yanlış teşhis, yanlış ilaç kullanımı, ameliyat hatası, ihmalkârlık, tedavi sürecinde eksiklik vb.)
Bu şartlar oluştuğunda, hasta veya yakınları tazminat talebiyle hukuki süreci başlatabilir.
Malpraktis durumlarında hasta veya yakınları iki tür tazminat talebinde bulunabilir:
Maddi tazminat, hatalı tıbbi müdahale sonucu ortaya çıkan ekonomik kayıpları kapsar.
Hesaplama yapılırken şu unsurlar dikkate alınır:
Hatanın yol açtığı gelir kaybı,
Çalışılamayan süre boyunca uğranan kazanç kaybı,
Tedavi ve rehabilitasyon masrafları,
İlaç, ameliyat, fizik tedavi gibi devam eden giderler.
Hatalı tıbbi uygulama sonucu yaşanan acı, ızdırap, üzüntü ve psikolojik yıkım nedeniyle manevi tazminat talep edilebilir.
Bu hak, yalnızca hastaya değil, bazı durumlarda hastanın yakınlarına da tanınır.
Yargı kararları ve geçmişte yaşanmış olaylar, malpraktis tazminatının hangi durumlarda uygulanabileceğini somutlaştırmaktadır.
Bazı örnekler şunlardır:
Damar tıkanıklığı nedeniyle bacağına suni damar takılan bir hastanın, ameliyattan iki yıl sonra komplikasyon sonucu hayatını kaybetmesi.
Ameliyat sırasında oksijen tüpü yerine karbondioksit tüpü bağlanması sonucu hastanın vefat etmesi.
Yedi aylık doğan bir bebeğin ölü zannedilerek morga kaldırılması, defin işlemleri sırasında hâlâ yaşadığının fark edilmesi, ancak gerekli tıbbi müdahalenin gecikmesi nedeniyle bebeğin hayatını kaybetmesi.
Doğum sırasında yanlış müdahale nedeniyle bebeğin kol kaslarının kopması ve kalıcı sakatlık oluşması.
Bu örnekler, malpraktis durumlarının yalnızca tıbbi hata değil, aynı zamanda insani ve hukuki bir ihlal olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Malpraktis davalarında zamanaşımı süresi, olayın niteliğine göre değişir:
Genel malpraktis davalarında:
10 yıl içinde dava açılabilir.
Hastanın açık onayı alınmadan yapılan tıbbi müdahalelerde:
“Vekaletsiz iş görme” hükümleri uygulanır ve bu tür durumlar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Bu süreler, zararın ve hatanın öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Hak kaybı yaşamamak için sürecin uzman danışmanlık eşliğinde başlatılması büyük önem taşır.
Malpraktis davaları, hem tıbbi hem hukuki bilgi gerektiren karmaşık süreçlerdir.
Hakmer Hasar, bu süreçte mağdur hastalar ve aileleri adına tüm tazminat sürecini profesyonel şekilde yönetir.
Uzman ekibimiz;
Tıbbi dosyaları ve hastane kayıtlarını inceler,
Eksik veya hatalı uygulamaları raporlar,
Tazminat hesaplamalarını yapar,
Hukuki süreci ilgili avukatlarla koordineli şekilde yürütür.
Amacımız, hatalı bir tıbbi müdahale sonucu zarar gören bireylerin hak ettikleri adaleti ve tazminatı eksiksiz almasını sağlamaktır.
Sağlık hizmeti güven gerektirir.
Bu güvenin ihlali, yalnızca bir hata değil, aynı zamanda bir hak ihlalidir.
Hakmer Hasar, bu tür durumlarda mağdurların yanında yer alır ve adaletin yerine gelmesi için süreci baştan sona takip eder.